3 Mart 2057 Gülhane Çay Bahçesi
Güneş neredeyse öğle geliyor diyordu. İhtiyar adam da her zamanki dinlenme köşesine doğru ilerliyordu. Zira karlar eriyeli bir aya yaklaşmış artık bahar kıştan nöbeti teslim almıştı. insanlar, hayvanlar, doğa cıvılvıvıldı. Bizim ihtiyar ne zaman doğayla sohbet etmek istese bu bahçeye gelirdi. Önünden akan berrak su ve vak vaklar bile başlı başına vakit geçirmeye değerdi.Yemyeşil çimlerin üzerine döşenmiş koltuğuna doğru ilerler, ve neredeyse kendisiyle ihtiyarlayan ahşap koltuğuna süzülüp anılarını yaşardı. Derken yaramaz kedi ihtiyarın dizindeki yerini aldı. Artık o da büyümeye başlamıştı. Eğer bir gün okşamayı ihmal etse efendisi küslüğü garanti iki gün sürerdi.
İhtiyar saatine baktı,"3 Mart" yazısını görünce tebessüm etti ve mahzuna yakın bir bakışla karşıdaki kır çiçeklerine gözünü sabitledi. Derken 6,7 yaşlarında bir sevimli kız ayaklarını sekmeleyerek ihtiyarın yanına yaklaştı.Çocuğu kucaklayışından ve dizine alışından belliki torunuydu.
-Dede annem akşam nereye gideceğiz? diye sorunca; deden anlatsın, bir daha da bana sorup durma şu sadakat ne demek dedeme neden miftah diyorlar vs., git kendisinden öğren hepsini dedi.
Dedesi gülmekten kendisini alamadı.Ufaklık dedesinin anlatacaklarını tam olarak anlayacak mı bilinmez ama neredeyse hayat hikayesini özetleyecek konuşmasına başladı ihtiyar...
-Heey gidi günler hey! Sadakat 2004 yılında kurulduğunda her şey çok değişikti. O zaman sadece 5- 10 bin insanın bildiği bir web sitesiydi. Sitede dini bilgiler olur, forumda da genelde dini müzakereler yapılırdı.Bütün ilişkiler sanal olarak yürürdü. Ama bir aile sıcaklığını aratmayan muhabbet ortamı da bambaşkaydı. Zaten şu andaki geldiğimiz noktada bunun bir tezahürü değil mi ya?
Hiç unutmam forumun mavi bir rengi vardı.Bu renk sanki bizim sembolümüzdü. Forumda herkesin kullanıcı adı diye ifade edilen takma adı olurdu, şifreni yazmadan foruma giriş yapamazdın. Bir yazı yazacağın zaman parmaklarınla teker teker yazacağın her harfi tuşlardın. .
Yaseminin gülmesi kesti konuşmasını ihtiyarın.
-Evladım! O zamanın şartlarında çok normaldi bunlar. Şimdiki konuştuğun zaman ekranın algılaması teknolojisi o zamanda ne gezer.
-Dede gerçekten üşenmeden teker teker tuşlarlar mıydı? diye hayretini yenemeyince Yasemin.
Dedesinin de gülmekten başka verebileceği bir tepki yoktu. Zira yeni nesle eskiyi anlatmak başlıbaşına bir meseleydi. Çünkü dinlemeye başladıklarında inanmakta güçlük çekecekleri değişiklikler bir hayli fazlaydı.
-Dede biraz daha bahseder misin şu sizin zamane bilgisayarlarından.
-O zamanlar bilgisayar yapısı çok değişikti evladım. Kasalar olurdu. Sandık gibi monitör dedikleri aletten izlerdik ekranı. Şimdi ise kasanın yerini herkesin evinde yer alan b.d. dediğimiz bilişim deposu aldı. Dünyanın her yerinden masalardaki cam parçalarına şifrelerini yazmaları yetiyor evlerindeki bdye ulaşmak için. Eskiden monitör dedikleri de şu anda neredeyse bütün masalarda monteli olan cam parçası.Aklıma gelmeyen bir alet daha vardı. Türkçesi fare demekti ama ihtiyarlık işte unutmuşuz adını. Neyse. Bu aletin işini şimdi parmaklarımızla yapıyoruz malum.Bak şimdi aklıma geldi, Windows Vista diye program çıkmıştı o senelerde. Hemde ne programdı. Zamanın en müthiş programı!Açılması için şöyle garanti bir 30 saniye beklerdik. Bazen aksilik yapıp kilitlenince pencereden aşağı atasımız gelirdi. Geçen bizim Selahattin antikacı Kazımda bir nüshasını görmüş.
-İnternet filanda paralıymıştır Allah bilir?
-İnternet ifadesi o zamanlar pahalıydı yavrum. Belirli bir para karşılığında bağlatılırdı bilgisayarlara.Cafeler buradan müthiş sermaye edinirlerdi. Şimdi görüyorsun işte, dedeyin mahalle arkadaşı Bakkal Çağdaş, Alatanın dağında koordinatlarla sipariş alıyor. O zamanlar Alatanın dağında siparişi bırak, telefon bile çekmezdi. Yalan söylemeyeyim dağın 600 metre ilerideki asırlık çınarın yanında biraz çekiyormuşumuş. Hala anlatır ihtiyar kerata.Şimdi işte görüyorsun, az önce amcanla Marstan görüştük. Diğer gezegenlere fazla açılmadık evladım. Marstakiler dinlerine çok sadıklar. Dünyadan sonra en çok sevdiğim yerleşim yeri Mars. Ama buraları bırakıp gidemiyoruz işte.Nasıl bırakırım ki dünyayı. İlk göz ağrımız.Asırlardır bütün medeniyetler dünyada yaşamış. Gerçi bizim zamanımızda çok kötüydü ortalık. Hele bir Amerika belası vardı ki dünyada huzur bırakmamıştı.
Yasemin'in :
-Dede Amerika ne demek? sorusu ihtiyarı güdürdü. Gerçi ne bilsin, kendi kendine sakin bir devletti dünyanın öbür ucunda.
-Yıllar sonra geçenlerde haberlerde duymuştum evladım.Tarihlerinde ilk kez Müslümanlar çoğunluk olmuş halk arasında diye. Ve Türkiyeden 50 bin hoca talep etmiş başkanları. Anlatacak çok tarihi değişiklikler var da hangi birini anlatayım yavrum. Ayasofyanın eskiden müze olduğunu söylesem gülersin heralde. Ülkemizde o zaman dış güçler hakimdi. Medya, basın, ünlü şirketler hep dine karşı insanların elindeydi. O zamanki medya şu ankini görse; heralde kıyamet kopmuş cennette de haliyle islami medya devam ediyormuş zannederdi. Mesela; şu aralar çok revaşta olan "duha namazı kılın, sevabın % 75' ini dünyada kazanın" reklamını 2000' li yıllarda yapsaydı Show Tv, millet rüyada olup olmadıklarını kontrol ederdi heralde. Yine hatırlarım da ne gariptir ki başörtüsü sendromu olurdu. Hep aşağılanırdı bacılarımız. Şimdi bir tane başörtüsüz öğrenci okula gitsin. Ne kadar yakışıksız ve ayıp karşılanır değil mi? Bütün bunlar, kıyametten önceki herkesin hakikati anlayıp İslama yönelmesi sanki, ama; bu korku yüzünden yönelenlere menfaat vermeyeceği durum olsa gerek.
-Dede sana ne sorduk sen nerelere daldın?
-İnsan dedesine bir bardak çay bari ikram etmez mi? Bak sana ücretsiz hayatımı anlatıyorum.
Yasemin koşarak çayını almaya gitti. Az sonra dedesinin tam 40 yıldır çay içtiği bardağa tavşan kanı gibi doldurduğu çayla geldi.
-MaşAllah benim aslan evladım. Bu bardakta artık benim hayatım. Askerden beri kullanırım.Eveet.Nerde kalmıştıık. Ha,işte evladım biz o zamanlar, internetteki dini site piyasası ne olduğu belirsiz insanların eline geçmesin diye internet alemine açılmaya karar verdik. Forumda da bu mücadelemizi elimizden geldiğince sürdürdük. Bir ara basının dikkatini çekmiştik ve bir anda Tüm Türkiye'nin tanıdığı bir adres olduk. Hatta Yahoo gelecekte yıldızı parlayacak 100 site arasında bizi de seçmişti. Haklı da çıktılar. Sadakat Forumda gerek İslami makaleler gerekse diğer sosyal makaleler, yorumlar, araştırmalar vs. diğer internet sitelerininde zamanla ilgisini çekmişti. Hangi sitedeki yazıya rastlasan altında "sadakat forumdan alıntıdır." ibaresini görür olurduk neredeyse.
Zamanla gazete dünyasından, ilahiyat dünyasından, sanat dünyasından hatta siyaset dünyasından bir çok entellektüel isimler foruma üye olmaya ve yazılarını buraya yazmaya başladılar. Hatta yazarın biri, makalesini sadakat foruma yazdıktan bir kaç gün sonra gazetesinde yayınlayınca rakip gazeteler hemen fırsattan istifade yazarı Manşetlerinden eleştirmişlerdi. Sadakat Forumdaki yazıyı alıntı yapıp millete yutturuyor diye. Sonra anladılar ki sadakatteki o kişi yazarın ta kendisi. Çünkü yazarlar mütevazilik yaparak gerçek isimleriyle foruma üye olmazlardı genelde. Bunun gibi bir çok durumla basında haberlerimiz çıktı.
Özellikle arabi ilimler müzakerelerinde tatlı tartışmalar eksik olmazdı. Suriyeden katılan üyelerimizle, İrandan katılan üyelerimizin münakaşaları küfeliler ve basralıların ilmi nahivdeki münakaşalarını aratmıyordu. Hatta geçenlerde Suriyede çıkan "Elcevab ilelİraniyyün fi forumissadagad" (Sadakat forumdaki İranlılara cevaplar) adı altında çıkan nahiv kitabı, durumun ne kadar ciddiye alındığının göstergesiydi.
Sitenin sadece forum bölümü değil bilgi bölümü de çok ilgi çekiyordu. Artık o hale geldi ki bir dini kitap çıkacağı zaman kitabı internet ortamına kazandırmak için taratmak, yazı hatalarını düzeltmek gibi çalışmalar tarihe karışıyordu bizim için. Yayınevleri kitapları bize cd ile gönderip yayınlamamızı rica eder hale geldiler. Tam bir İslami ilim merkezi olmuştuk artık. Ziyaretçilerin artması demek siteye reklam yağması demekti. O kadar çok reklam teklifi geliyordu ki içlerinden en uygununu tercih etmek için büyük uğraş veriyorduk. Paralar çoğalmaya başlayınca bir dernek kurmaya karar verdik. Bu paraları da İslami hizmette kullanmalıydık. Forum yönetiminden oluşan dernek üyeleri Forumun kuruluşunun 17. yılında bir araya gelmiştik İstanbul'da. üç gün süren istişareler sonucunda sanal alemden gerçek aleme doğru açılma projesine karar verdik. İstanbul'un göbeğindeki çok kıymetli arsasını derneğe bağışlamıştı yönetim kurulundan bir arkadaş. Düşündük taşındık ve orayı bir ilim merkezi yapmaya karar verdik.
-Dede Sultanahmet'teki şu meşhur mavi külliyeden mi bahsediyorsun?
-Ta kendisi..Zamanla 33 kata yükselen bu kültür sitesinin başlangıcı bu şekilde yavrum.
-Vaay! Demek külliyenin başlangıcı böyle !
-Şu anda dünyanın her tarafından İnsanlar külliyemize gelirler. Yok yok ki. Birisi İslami bir kitap arayacakta Sadakat Kültür Sitesinde olmayacak ha! Adamı rezil ederler vAllahi. Artık ilahiyatçıların tez yazma yeri oldu bizim mekan.Bir çok farklı katagoride çalışmalar yapıyor 33 kat. "Alo Soru" bölümümüze gelen soruları yanıtlamak için yaklaşık 100 muallim çalışıyor. Bunlardan 30 tanesi yabancı ülkelerdeki Müslümanlara yönelik. Muallim_abi ve müteallim abilerimiz bu bölümden genel sorumlular yıllardır.Zaten 2000' lı yıllarda da Sadakat Forumda aynı görevi yapıyorlardı.
Son 10 katta Sadakat Tv'ye ayrılmış durumda. Çok güzel programlarla dolu dolu devam ediyor yıllardır televizyonumuz da.Televizyondaki bir çok program, aslında 2000'li yıllardaki forumumuz moderatörleri tarafından hazırlanıyor. " Var mı 5 bin dirhem isteyen?" adlı haftalık bilgi yarışmalarını EL-ENSAR hazırlayıp sunuyor. "Sadakat buluşuyor" adlı programla kenz, unutulmuş Sadakat üyelerine birer birer ulaşıp, hasret gideriyor.
"İslam yakası" adlı haftalık dizinin senaryosunu ve yönetmenliğini racül yapıyor. Aynı zamanda "biri bize nazar ediyor" adlı İslami yarışmada da juri başkanlığını yapıyor. Bu yarışmalar bizim eski sandığımız sosyete yarışmalarındaki gibi değil evladım. Erkeklere mahsus bu yarışma 2 ay sürüyor. Bu zaman içerisinde en güzel kim İslamı yaşıyorsa o seçiliyor. Son yarışma çok çekişmeli geçti. İki kişi kalmıştı. antepli ve cahitdurgun. Son zamanlarda ikindi namazı sünnetlerine fazla riayet etmediği için antepli kaybetmişti.
"Sağlık köşemiz" adlı programla rahname, İslami olarak yememizde mahzuru olan ve olmayan gıdaları haber veriyor. Akasya "Müennesler kulisi" adlı açık oturumda günlük yaşamda Müslüman kadınların tüm sorunları, ihtiyaçları vb. konularda değerli bayan konuklarla müzakereler yapıyor.Zamanında kendi radyolarında çalışan crazy_ prenste, gençlerin ilgi odağı "Ahsen 20" adlı programla haftanın en çok dinlenen 20 ilahisini takdim ediyor.Sadakat Sevdası, Sadakatte bir aile hikayesi, 50 yılda Sadakate damgasını vuranlar, Bir administrator'ün günlüğü, gibi kitaplarıyla kitap dünyasına damgasını vuran Mystic'te Sadakat Tv genel yayın yönetmeni.
-Dede, sen de kitap yazıyorsun hala değil mi?
-Kitap yazma işine de artık veda etme zamanı geldi yavrum artık köşeye çekilmek istiyorum. Şu "9999 mesele-i mühimme" çalışması herhalde son eserimiz olacak.
-Dede geçenlerde bilgisayar arşivine göz atarken görmüştüm, 99 meselei mühimme çalışması yapıyormuşsun zamanında, onunla bir bağlantısı var mı?İhtiyar utangaç bir tebessümle;
-Bir türlü bitmiyor ki meseleler evladım. Bende sürekli uzattım durdum, bir ayar tutturamadım (313 meselei mühimme, 999, 1463, 6666 ....) ama bu sefer noktalıyorum dedi.
-Dede senin adına Guinness başvuracağım 60 yılda tamamlanan kitap deyince ortalığı gülüşmeler aldı.
Dedesinin telefonu çalmaya başlayınca konuşmalarına ara vermek zorunda kaldılar.
-Hancı deden aramış evladım. Akşama yetişmeye çalışacakmış.
-Dede şu meşhur Hancı dede mi?
-Hancı,çok idealistti evladım. Hatırlarımda 2005'te Sultanahmet'te buluştuğumuzda hedeflerini bahsetmişti geleceğe yönelik. Hepsini tek tek gerçekleştirdi. İnternetten çok sermaye edindi. Zamanında 3 serveri kiralamak için ekstra mesai yaparken şimdi Türkiye'nin en büyük ve dünyanın sayılı server sağlayıcıları arasında yer alan "serveri-ihya"nın sahibi. Turkticaret'i iflas ettirende o. Gerçi yaşlanınca torunlarına bıraktı bu işi. Gençliğinde de bilgisayar, yazılım gibi şeylere merakı vardı. Hazır kodlardan hoşlanmaz, hep kendisi tasarlardı.
Sonra zamanla dünyanın sayılı şirketleri arasına girecek olan ihya yazılım şirketini kurdu. Türkiye'deki resmi ve banka sitelerinin alt yapısı artık bu şirketten soruluyor bildim bileli. Microsofttan çılgın teklifler almasına rağmen gitmedi.Yazılım dünyasına çağ açacak programlar armağan etti. Hani senin güldüğün klavye meselesi varya evladım. Onu tariha karıştırma projesinin baş mimarisi.
Birde şu Müteallim deden varya iki hususla dünyaya damgasını vurdu. Bu kadar uzun yaşamasının sırrını hala bilim dünyası merakla araştırıyor.En sonunda bunun maneviyatla ilgisine kanaat getirmişler. Oxford'ta tez konusu olmuş, bir kaç prof. 2 haftadır geçmişini inceliyorlarmış. Birde guinnes rekorlar kitabına girdi.54 yıldır inkitasız devam eden hatim aktivitesiyle.Şu ana kadar topluca yapılan 99 bin hatim, dünyanın en büyük hatim kampanyasıymış.
İhtiyar birden bağırarak ayağa fırladı. Küçük kız neye uğradığını şaşırdı.İçeriden annesiyle babannesi de heyecanla bahçeye ilerlediler. Yasemin çay dolu bardağa yanlışlıkla dokunmanın daha ötesinde bardağın tarihi değerini de az önce öğrenmişti. İhtiyarın suratı öyle karışıktı ki ne yapacağına karar verememişti. Bir ara elini ovuşturuşundan belliydi ki çocuğun kafkasına bir enseleme ayarı şaklatacaktı. Çünkü böyle şeylere dayanamaz çoluk çocuk dinlemezdi. Ama torunu olunca, aklını başına aldı ve önemsiz bir şeymiş gibi geçiştirdi.Sonra da hikayesini kaldığı yerden devam ettirdi.
-Yaaa işte evladım dedeyin hayat serüveni böyle. Anlattıklarım sadece şimdi aklıma geliverenler. Sadakat ailesinin hemen tüm müntesipleri Sadakatten öğrendikleri İslam ahlakının da etkisiyle günlük hayatlarında çok mesut ve bahtiyar oldular. Bazıları mütevazi bir yaşamı seçip fazla dikkat çekmeden devam ederken, bazıları Türkiyenin sayılı simaları arasında yer aldı.Bir tek parti kurmadığımız kaldı etkinlik olarak. Zaten bizim partiyle, siyasetle işimiz olamazdı.
Ooo öğle namazı da gelmiş, babana haber ver Sultanahmet'i kaçırmayalım. Sonra da boğaza nazır bir Urfa Sofrası yaparız ha ne dersin?. Bak anlaşalım şimdiden, çiğ köfte yemezsen akşam külliyemizdeki programa götürmem ha.Beşiktaşın maçı da var akşam aslında.....? amaan neyse. Annenlere de söyleyin akşama hazırlık yapsınlar. Sizde güzelce giyinin, Hancı deden torunları Burcuyla Alihan'ı da getirecekmiş ha. Babannene söyle yeni bir pantolon hazırlasın bana. Bir daha da çay içerken sakın yanıma yaklaşma (içinden) Ben kalktım. Uff ayaklarım da uyuşmuş...
.
.
Miftahulkuluub
3 Mart 2007
151
.
Not: Yazı tamamen mizahi amaçla düşünülmüş bir komple teorisidir.Yazıdaki isimler sadakat yönetimi arkadaşlarıdır.