Allahü teâlâ buyuruyor ki:"Her zaman diri olan (Allah'a) tevekkül et!" furkan suresi
"Mü'minler, ancak Allah'a tevekkül etmelidirler!" ibrahim suresi a. 11
"Kim, Allah'a tevekkül ederse, Allah ona kâfidir.” Talâk -3
"Ben, İşimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz
Allah, kullarının bütün yaptıklarını görendir “Mü'min suresi a. 44”
Hazret-i Ömer radıyAllahü anh diyor ki; ben Resûiuiiah sallAllahü aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu işittim:
"Gerçek ma'nâda Allah'a tevekkül etseydinız, kuşları rızıklandırdığ' ,gibi Allah, sizi de rızıklandırırdı. Onlar; sabahları aç çıkıp, akşamlan tok olarak (yuvalarına) dönerler.” Tirmizî ve Hâkim”
"İnsanların en güçlüsü olmak İsteyen kimse, Allah'a tevekkül etsin. Taberânî
Makamlar içinde, tevekkülden daha kıymetli bir makam yoktur. Çünkü Allah'a tevekkül, kulu sevdirir. Bütün işleri Allah'a havale etmek, kulu hidayete erdirir. Kul, Allah'ın hidayetiyle, O'nun rızâsına uygun hâle gelir. Allah'ın rızâsına uygunluk kulu, Allah'ın ikramına müstehâk yapar. Bir kimse; Allah'a tevekkül edip, kazasına teslim olur, bütün işlerini O'na havale eder ve kaderine razı olursa, dinini dimdik ayakta tutmuş, imân ve yakînin en iyisini elde etmiş, elini ve ayaklarını hayır kazanmak için hazırlamış ve kulun hâlini düzelten güzel ahlakı elde etmiş olur. Tevekkülü yeren, imânı yermiş olur. Çünkü tevekkül imân ile beraberdir. Tevekkül ehlini seven kimse, Allahü teâlâyı sevmiş olur.
Peygamberimiz sallAllahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Bir kimse mahûkâttan alâkasını kesip (maddeten kesmek mümkün değilsede manen masivadan alalaksını keserse) , Allah'a sığınırsa, Afları bütün ihtiyacını karşılar ve ummadığı yerden rızkını verir. Allah; kendini dünyaya veren kimseyi de, dünya ile başbaşa bırakır.” Taberâni ve Beyhekî”
Allah, Dâvud aleyhisselâma şöyle vahyetti: "Kim bana duâ ederse, kabul ederim. Kim, benden imdâd isterse, imdâd ederim. Kim, benden yardım dilerse, yardım ederim. Kim bana tevekkül ederse, ona kâfi gelirim."
Zünnûn-ı Mısrî hazretleri) buyurdu ki:
"Tevekkül, nefsin tedbirini terketmek, güç ve kuvvetten vazgeçmek. Yâni, Allah'ın yardımı olmadan kimsede, bir güç ve kuvvet görmemek."
Tevekkülü te'min eden ilaç şu beşi hatırlamayı devam etmektir:
1- Kişi, yedi kat yerin altında veya dünyanın en uç noktasında da olsa, Allahü teâlânın açlık ve bütün hâllerini bildiğini düşünmesi.
2- Allahü teâlânın herşeye kadir olduğunu bilmesi.
3- Allahü teâlânın sehv ve unutmaktan münezzeh olduğunu bilmesi.
4- Allahü teâlânın va'dinden dönmekten münezzeh olduğunu bilmesi.
5- Allahü teâlânın hazinesinin hiçbir zaman tükenmeyeceğini
ve O'nun hiçbir kimseyi unutmayan en cömert olduğunu bilmesi.
Dâvûd aleyhisselâm, oğlu Süleyman aleyhisselâma buyurdu ki:
"Oğulcuğum! Kişinin, takvasının üç alâmeti vardır:
1- Eline geçmediği şey için, güzel tevekkül etmek.
2- Eline geçene, güzelce rızâ göstermek
3- Kaçırdığı şey için de, güzelce sabretmek."
Hazret-i Lokman da oğluna şöyle buyurdu:
"Oğulcuğum! Dünya, derin bir denizdir. Birçokları onda boğulmuştur. Onda, senin gemin Allah'ın takvası, yelkeni de Allah'a tevekkül olsun! Ta ki, kurtulasın.
Ömer bin Sinan hazretleri diyor ki:
"Yanımızdan İbrâhîm Havvâs hazretleri geçti. Kendisine;seferlerinde rastladığın en acaip şey nedir diye, suâl ettik.Buyurdu ki, Hızır aleyhissselâmla karşılaştım. Bana arkadaşlık teklif etti. O'nun yanında durmam tevekkülümü bozabilir diye korktuğumdan, teklifini kabul etmedim."
İbrâhîm Havvâs hazretleri buyuruyor ki: "Ben Şam yolunda, yaşı küçük ve iyi hâl sahibi bir delikanlı gördüm. Bana dedi ki:
- Beni arkadaş kabul eder misin? Dedim ki:
- Ben acıkıyorum ama! Cevaben dedi ki:
- Acıkırsan, ben de seninle acıkırım!
Dört gün beraber kaldık. Bir ara bize birşey verildi:
- Gel, dedim. Cevaben dedi ki:
- Vasıtayla hiçbir şey almamaya kesin karar verdim! Kendisine dedim ki:
-Çok titizsin! Cevaben:
- Ey İbrahim lüzumsuz konuşma. Çünkü kontrol eden görüyor. Sen kim, tevekkül kim, dedi.
Sonra şunu ekledi:
- Tevekkülün en azı, çok muhtaç duruma düştüğün hâlde, nefsinin Allahü teâlâdan başkasına meyletmemesidir!"