Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Sağlık Bilgileri

Başlatan müteallim, 20 Şubat 2005, 04:02:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra

Kayseri Diş Hekimleri Odası Başkanı Umut Kural, hastaların domuz gribine karşı diğer grip türlerinde de olduğu gibi kişisel ağız diş sağlığı görgülerine dikkat etmeleri gerektiğine dikkat çekti.
Son günlerde dünya gündemini meşgul eden ve ülkeleri ciddi tedbirler almaya mecbur bırakan domuz gribine karşı diş hekimleri de alarma geçti.

Salgınların ağız sağlığıyla doğrudan ilgili olduğunu belirten Kayseri Diş Hekimleri Odası Başkanı Umut Kural, bu süreç içinde tüm diş hekimlerinin hastalarına verdikleri oral hijyen eğitimine azami ölçülerde dikkat etmesi gerektiğini ve bu konuyla alakalı tüm diş hekimlerinin uyarıldığını bildirdi.

Kural, "Aile içerisinde her bireyin ayrı diş fırçası olmalı, diş fırçalarının kullanıldıktan sonra su ile iyice durulanması gerekiyor. Diş fırçalarının dik olarak kurumaya bırakılması önemli. Diş fırçasının kurumasına engel olacak fırça kılıflarının mümkün olduğunca kullanılmaması gerekiyor." diye konuştu.

Fırça kılları nemli kaldığı zaman, bakterilerin rahatça üreyeceği bir ortam oluştuğunu kaydeden Kural, "Aynı kap içerisinde birden fazla diş fırçası var ise fırçaların birbirlerine değmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Ayrıca diş fırçalarını dezenfekte etmeye kalkmak, bulaşık makinesi, mikrodalga veya ultraviyole cihazları kullanmak tamamen gereksizdir.

Bu işlemler, diş fırçasına zarar verebilir. Eğer mümkün ise gün içerinde 2 adet değişik fırça kullanmak fırçaların kuruması için yeterli süreyi sağlar. Diş macununu fırça üzerine koyarken macun tüpünün fırçaya değmemesini sağlamakta önemli bir tedbirdir." şeklinde konuştu

Cihan
〰〰〰〰🐠

Tuğra


Meyve ve sebze ağırlıklı beslenmenin kansere karşı etkili olduğu bilinir. Oysa son yapılan bir araştırma ortaya koydu ki bu tarz beslenmenin göğüs kanserine hiçbir etkisi yok.



Hollanda'da Utrecht üniversitesi bilim adamları tarafından 8 Avrupa ülkesinde 300 bin kadın üzerinde yapılan araştırmada, meyve ve sebze ağırlıklı beslenmenin göğüs kanseri riskini azalttığına dair bir bulguya rastlanmadı.

Sonuçları Amerikan tıp dergisi JAMA'da araştırmaya ilişkin bilgi veren Carla van Gils, meyve ve sebze ağırlıklı beslenen kadınlarda da göğüs kanseri görüldüğünü belirtti.

sağlık.turk.net
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Bilim adamları, domatesten üretilen hapın insanın hayatını kurtarabileceğini iddia ediyor

İNGİLİZ bilim adamları, domatesten üretilen bir kalp hapının her yıl binlerce insanın hayatını kurtarabileceğini iddia ediyor. Dünyaca ünlü Cambridge Üniversitesi’nden birçok uzmanın görev aldığı Cambridge Theranostic isimli biyoteknoloji firması tarafından dün basına tanıtılan Ateronon isimli ilaç, 8 haftada kolesterol sorununu ortadan kaldırıyor. Ayrıca tıkanan damarları açarak kalp hastalıkları ve felç riskinin de önüne geçiyor.



Domatese kırmızı rengini veren “lypocene” isimli antioksidan kolesterolü düşürme etkisine sahip ve özellike domatesin kabuğunda yoğun olarak bulunuyor. Bu özelliği fark eden bilim adamları, lypocene maddesini ve soya fasulyesinden alınan protein lerle bir araya getirerek “Ateronon” isimli hap haline getirdi.

Tamamen doğal olarak üretilen Ateronon hapının kolesterolü düşürmek için kullanılan statin ilaçlarından bile daha etkili olabileceği öne sürülüyor. Dün Londra’daki İngiliz Kardiyovasküler Birliği konferansında basına tanıtılan ilaç üzerinde 150 gönüllü ile yapılan testlere göre hap, kandaki zararlı yağları vücuttan atıyor.

Cambridge Üniversitesi Profesörü Peter Kirkpatrick “İlaç dünya çapında insanların ortalama ömrünü uzatmaya yardımcı olabilir. Bu büyük bir potansiyel” diye konuştu. İlaç, gerekli testlerin tamamlanmasından sonra İngiltere’de sağlıklı beslenme için takviye olarak reçetesiz satışa sunulacak.

REÇETESİZ SATILACAK

Domates kabuğu ve soya fasülyesi proteininden geliştirilen ilaç test sürecinden sonra reçetesiz satılacak.

Haberkuşağı

Not;

Tamamen doğal nasıl oluyor acaba bozulmaması için ne kullanıyorlar peki?  e45))

〰〰〰〰🐠

Tuğra

İngiliz bilim insanlarının obezite hastaları için yaptığı çalışma tıp dünyasında devrim yaratacak cinsten.

Harvard Medical School'dan uzmanlar kilolu olan ve hareket etme isteği olmayan, enerjisi düşük insanları aktifleştirecek bir hap geliştirdi.

METABOLİZMA HIZI ARTIYOR

Doktor Christian Bjorbaek, "Yapılan testlerde obezite hastası olan ve fazla hareket etmeyen farelere ilacı verdi. İlacı yutan fareler normalde yaptıkları aktivitelerin iki katını yapmaya başladı" dedi. Hormonları düzene sokan ve metabolizma hızını artıran ilaç sayesinde beyne sinyal gidiyor ve kişi hareket etme ihtiyacı hissediyor.

OBEZ HASTALARI AZALACAK

Doktor Christian Bjorbaek, ilacın piyasaya sürülmesiyle birlikte kalp, kolesterol, obezite gibi hastalıkların da azalacağı öngörüsünde bulundu.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Günümüzde hızla bitkisel ürünlere yönelik talep artıyor. Ancak insan her gün başka bilgiyle karşılaşınca bir yerde kafası karışıyor.



Özellikle zayıflama haplarına baktığımızda çeşitten geçilmiyor. Bu yüzden konunun uzmanı Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu'nun 40 yılı aşkın araştırmalarının sonucunda elde ettiği (evde kendi basına rahatlıkla hazırlayabileceğin) bu bilgilere kulak vermende fayda var.

Havuç ve İncir Kürü

Kullanılacak olan malzemeler, iki adet büyük havuç ve 20 adet kuru incirdir. Her ikisinin de ayrı kaplarda hazırlanması şarttır. Yarım litre klorsuz suyu tencerede kaynat. Su kaynadıktan sonra içerisine iki adet taze ve gevrek olan iri havucu dört-bes cm uzunluğunda doğrayıp ilave et.

Ağzı kapalı olarak 20 dakika kısık ateşte kaynat. Farklı bir kapta yarım litre klorsuz su kaynat. Su kaynadıktan sonra içerisine 20 adet kuru inciri bıçakla bir kez kesip ilave et. Ağzı kapalı olarak 15 dakika kısık ateşte kaynat.

İki ayrı kapta hazırlanan incir ve havuç haşlama sularını, çok fazla ılımadan karıştır. Tencerenin dibinde kalan incirlere kasıkla bastırarak içeriğindeki suyu da al. İncir-havuc haşlama suyunu temiz bir şişeye doldur ve buzdolabında koruma altına al.

20 gün boyunca, her gün sabah kahvaltısından 10-15 dakika önce aç karnına bir bardak iç. 20 günlük kürü tek bir defada hazırlama. Saklama şişesi boşaldıkça taze hazırla.. Yirmi gün tamamlandıktan sonra bir hafta ara ver. Bir hafta aradan sonra aynı kürü 20 gün olarak tekrarla.

Not: Kuru inciri kaynatmadan önce, dışındaki beyaz pudra sekerini soğuk su altında yıka.

village
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Çalışırken kaslarınız yorulduğunda dayanabileceğiniz ağrı oluşur ve bu şekilde çalışabilirsiniz. Ancak, bu durumlarda ağrının şiddetine dikkat etmelisiniz. Eğer ağrı devamlı şiddetlenirse sakatlanmalar olabilir.

Foxnews'te yer alan habere göre, görmezden gelmemeniz gereken 8 vücut ağrısı şöyle;

1. Ani baş veya boyun ağrısı:

Başınızda aniden bir ağrı hissederseniz, hemen durun ve duruş biçiminize bakın. Görmezden gelemeyeceğiniz bu ağrı, kan damarının basınçtan dolayı aşırı yüklenmesinden olabilir. Eğer çömelerek yerden ağır bir şey kaldıracaksanız, ileri bakın omuzlarınızı ve boynunuzu gevşek bırakmaya dikkat edin. Eğer yapmazsanız, vücudunuzun bu bölgesinde ciddi incinmelere neden olabilir.

2. Korkunç bir kasık ağrısı:

Ağır bir şey kaldırmaya çalışırken , kasık bölgesinde bir ağrı hissedebilirsin. Bu basit bir kas krampından kas gerilimine kadar her şey olabilir. Tekrar kaldırmaya çalıştığınızda aynı acı oluşuyorsa iç kasların gerildiğinin göstergesidir. Geçmesi için en fazla 1 hafta bekleyin, ağırlık kaldırma programınızı tekrar gözden geçirin.

3. Keskin sırt ağrısı:

Sırtınızdaki ağrı keskin ve direkt ise derhal durun. Keskin ağrı genellikle bir şeylerin yanlış gittiğinin iyi bir işaretidir. Bu disk kaymasından sinir sıkışmasına kadar değişik durumlarda meydana gelir.

4. Koşarken ayak bileği ağrısı:

Birçok koşucu kendini sporuna adıyor ve koşu boyunca vücudunun bazı noktalarında ağrılar oluşur. Koşucuların yaptığı gibi, vücudunuzu zorladığınızda bazı ağrı ve sızılara yol açarsınız. Koşarken ayak bileğiniz ağrıdığında, bu ayak bileğinizin burkulması ya da gergin, yorgun bağ olabilir. Eğer bununla ilgilenmezseniz, haftalarca spor yapamazsınız.

5. Açlığın aşırı seviyeleri:

Birçok erkek için, ideal vücuda sahip olma yaşamda yüksek önceliktir. Eğer diyette oldukça kararlı olursanız ve kendinizi yeme konusunda birkaç ay sınırlandırırsanız, bu vücudunuzu dinlemek için iyi bir yoldur. Etkili bir diyetten sonra vücudunuzun hormonal dengesi yer değiştirebilir ve siz de şiddetli açlık deneyimi kazanırsınız.

6. Bayılma hissi:

Egzersiz yaptıktan sonra eğilip kalktığınızda bu durum sıklıkla olabilir. Bazı insanlarda bayılma hissi beklenen bir durum olurken, siz yine de kan basıncı seviyenizi kontrol ettirin. Tuz tüketiminize dikkat edin. Ancak buna rağmen bayılma hissi sıklıkla tekrarlıyorsa, profesyonel yardım alın, bir doktora gidin.

7. Baldır ağrısı:

Baldır ağrıları, diğer koşu yaralanmalarının yaygın olanıdır. Eğer baldır ağrılarından şikayetiniz varsa, daha fazla iyileşme sürecine ihtiyacınız var demektir. Ağrınız daha azsa, ne kadar sürdüğüne ve tam olarak bacağınızın neresinin ağrıdığına dikkat edin. 2 hafta ve daha uzun sürüyorsa, spor hekimine gösterin.

8. Sürekli yorgunluk:

Sürekli yorgunluk durumunda, daha fazla uyursunuz, diyetinize uymak istemezsiniz, birkaç gün işten izin alırsınız, kendizini daha iyi hissettirecek şeyler yaparsınız, ancak hiçbir şey işe yaramaz. Bu aşırı antrenmanlılık anlamına gelir. Birçok erkek acıya ve yorgunluğa alışkındır. Kendinizi yaşamın diğer yönleri için daha az motive olmuş hissediyorsanız, antrenmanlardan vazgeçin.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Prof. Dr. Bingür Sönmez, keten tohumu, çörek otu,nar çekirdeği,üzüm çekirdeği,ceviz ve fındık yağından günde bir kaşık tüketilmesinin, damar sertliğinin gelişmesini önlediğini bildirdi.

Prof. Dr. Sönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, aralarında üzüm çekirdeği, nar çekirdeği, kabak çekirdeği, keten tohumu gibi soğuk pres yağların, ülkenin hemen her yerinden kolayca temin edebildiğini söyledi.

Antioksidan maddeler ihtiva eden, soğuk pres yöntemiyle elde edilen bu yağların makul fiyatlarda satılmaya başladığını belirten Prof. Dr. Sönmez, şunları kaydetti:

''Bu yağlar, koroner damarların iç yüzeyindeki parlak kaygan zemini hazırlayan endoteli koruyan antioksidan maddeler ihtiva etmektedir. Keten tohumu, çörek otu, nar çekirdeği, üzüm çekirdeği, ceviz ve fındık yağından günde bir kaşık tüketilmesi, damar sertliğinin gelişmesini önlüyor. Antioksidan maddeler ihtiva eden bu maddeler, kişiyi, güneşin zararlı oksidan etkilerinden koruyor. Çünkü bu bitkiler, antioksidan maddeleri kendilerini güneşin zararlı etkilerinden korumak için üretiyor. Bu nedenle bu yağları tüketenler de doğal olarak güneşin zararlı oksidan etkilerinden korunmuş oluyor.''

Prof. Dr. Sönmez, marketlerde satılan, bir ilaç titizliğiyle hazırlanmış olan bu yağların zarif şişeler içinde, rahatsız edici koku ve tatlarından arındırılmış olarak sunulduğunu vurguladı.

-NASIL KULLANILMALI-

Bu yağların salata üzerine, çorba üzerine dökülerek veya sabah kahvaltısında nane, kekik, kırmızı biber gibi lezzet ve kokusunu güzelleştirici ilavelerle tüketilebileceğini bildiren Prof. Dr. Sönmez, ''Önerilen günlük tüketim miktarı, 1 çorba kaşığıdır'' diye konuştu.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Lika

Çörek otunu sabah aç karına bir çay kaşığı bal ile yemeyi tavsiye ederdi arkadaş. Sonra bir başka arkadaştan çörek otunu dövülüp, yenmesini asıl şifa kaynağı olduğunu öğrendik:) Teşekkürler Tuğra:)

Nar ekişisi de tavsiye edilen,şifa kaynağı lezzetlerden, aklınızda olsun e58))
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Lika

Kayısı, başta A vitamini olmak üzere B3 vitami ile demir, magnezyum, potasyum ve fosfor ihtiva eder.

Kayısıda bol miktarda bulunan betakaroten, kanserin, özellikle akciğer kanserinin, kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesine yardımcıdır. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum sayesinde kemik erimesinin önlenmesine faydalıdır. Kayısı, doğal lif açısından çok zengin bir meyvedir. Lifli bir meyve olduğundan bağırsakları korur ve pekliğe iyi gelir. Kansızlığı önler, kan yapımına yardımcı olur, cildi ve saçı canlı tutma özelliği vardır.

Zaman
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Tuğra

Özellikle erişkinlerin korkulu rüyası reflü, artık kabus olmaktan çıktı.

Reflü, uygulanan farklı yöntemlerle, kısa sürede tedavi edilirken Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Levent Eminoğlu tarafından Türkiye’de ilk kez uygulayan bir yöntem tedavide yeni bir çığır.

Günümüzde pek çok kişinin yakındığı hastalıklardan biri olan reflü tedavisinde seçenekler gittikçe artıyor. Müdahale süresini ve iyileşme dönemini kısaltan tedavi yöntemlerinin yanı sıra, olası başka hastalıkları önleyen tedavi seçenekleri giderek önem kazanmaya başlıyor. Bunlardan biri de endoskopik reflü tedavisi en yeni tedavi yöntemi olan plicator!

Bu yöntemi ile, müdahale süresi ve iyileşme dönemi kısalırken, kanser oluşumu da önlenebiliyor. Yöntemi Türkiye’de ilk kez uygulayan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Levent Eminoğlu, reflü ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

MİDE REFLÜSÜ NEDİR?

Halk arasında “Mide Reflüsü” olarak bilinen “Gastroözofageal Reflü” hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Reflü, asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülmektedir.

Reflünün uzun dönemde en korkulan komplikasyonu yemek borusu kanseri riskidir. Batı toplumlarında son 30 yılda en hızlı artış gösteren kanser türü olan yemek borusu kanseri, çoğu kez reflünün yol açtığı hücresel değişim tarafından tetiklenmektedir.

RÜFLÜDEN SONSUZA KADAR KURTULUN

Plicator nedir?

Plicator aslında uzun süredir kronik reflünün kalıcı sağıltımında altın standart olan laparoskopik cerrahide yapılan onarımı daha az girişimsel bir yöntem olan endoskopi yolu ile taklit etmek esasına dayanıyor.

2007 yılında 5 yıllık sonuçları açıklanan ve 5 yıl sonunda antireflü etkinliğini koruduğu ortaya kondu.Endoskopik olarak yapılan kontrol sonrasında Plicator cihazı ile girilerek mide kapak mekanizmasında ki yapısal bozukluk mide içinden konulan bir yada iki dikiş ile onarılıyor.

İşlem nasıl uygulanıyor?

Plicator işlemi sırasında genel anestezi gerekmiyor.Bilinçli sedasyon denilen hastanın işlem sırasında bir şey hissetmediği ve hatırlamadığı, sonrasında 20 dakikalık dinlenme ile uyandığı bir yöntem kullanılıyor.Hasta işlen sonrasında 2-3 saat dinlendiriliyor.sonrasında evine gönderilen hasta 24 saat boyunca sıvı diyet uyguluyor .sonraki 48 saat püre kıvamında yiyecekler alıyor ve sonrasında kademeli olarak normal gıdaya geçiliyor.

İşlemden bir gün sonra hasta olağan günlük yaşamına dönebiliyor.İşlem sonrasında birkaç gün içinde kendiliğinden geçmek üzere boğaz ağrısı (% 21) karında şişkinlik (%11) göğüste ağrı (%9) omuz ağrısı (%5) bulantı (%3) görülebiliyor.Bu etkilerin olmaması için ilaç önlemleri düzenleniyor.

Kimlere yapılabilir?

Plicator işlemi
1) Uzun süredir reflüsü olan, ilaç ile rahatlayan ancak yakınmaları tekrar eden, uzun süre ilaca bağımlı olmak istemeyen
2) Mide fıtığı en fazla 3 cm olan
3) İleri evre (evre 3-4 ) yemek borusu hasarı gelişmemiş olan
4) Barrett ösofagus denilen hücresel değişim olmamış olan
5) 18 yaşından büyük hastalarda uygundur.

Başarısı nedir?

Plicator uygulamasının 5 yıllık sonuçları işlemin etkinliğini beş yıl sonunda da koruduğunu ve yaklaşık % 70 başarı sağladığını ve koruduğunu göteriyor.Amerikan ilaç ve gıda dairesinin(FDA) 2 dikiş konulmasına izin vermesinin ardından bu başarını % 80 düzeyinde olması bekleniyor.

Geri döşümsüz müdür?

Plicator yöntemi yine endoskopik olarak geri döndürülebilir bir yöntemdir. Ayrıca, ilerleyen dönemlerde gereksinim olması durumunda önceden Plicator işlemi yapılmış olan hastalara Laparoskopik Nissen operasyonu güvenle uygulanabilir.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Tatil planlarının yapılmaya başlandığı şu günlerde, uzmanlar aşırı sıcak havalarda özellikle çocuklar konusunda ailelerin dikkatli olması gerektiği belirtildi.

Hastalıklara karşı çocukların dirençlerinin daha düşük olduğunu söyleyen Medical Park Bursa Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Tatar, güneş ışınlarının direk etkisi ile oluşan güneş çarpması ve yanıkların burun kanamaları, sıcakla artan terleme ve bunu karşılayamayan ter bezleri nedeni ile oluşan isilik, mantar gibi rahatsızlıklara yol açtığını bildirdi.

Dr. Tatar, cilt rahatsızlıkları, bisiklet, kaykay paten kullanılarak yapılan aktiviteler sonucu düşme, çarpma ile oluşan travmalar, aşırı ve bazen de temiz olmayan su tüketimi ile mide asidini aşabilen mikroorganizmaların yol açtığı mide barsak hastalıklarının da başgöstereceğini söyledi.

Güneş ışınlarının yaz ishalleri, ağaçlık, açık alanlarda piknik, gezinti yapılırken sık karşılaşılan arı, böcek, yılan ve akrep sokmaları havuzda yüzme sonucu oluşan göz ve deri enfeksiyonları gibi rahatsızlara da sebep olduğunu anlatan Dr. Hüseyin Tatar, "Güneş yanığı eğer sadece deride kızarıklık ve ağrı hissi ile kendisini gösteriyorsa bu birinci derece bir yanıktır ve 24-48 saat kadar süren ağrı, deride gerilme, yanma hissi devam edecektir. Deriyi nemli tutacak kremler ve ağrıyı kesecek şuruplar tedavide kullanılabilir.

Deride kabarma ve içi su dolu kesecikler varsa artık 2. derece yanık söz konusudur. Bu durumda bir doktora başvurulması ve özel yanık pansumanlarının yapılması gerekecektir." dedi.

Yaz aylarında sıcakların artmasıyla birlikte çocuklarda en sık güneş yanıklarının görüldüğünü söyleyen Tatar, ultraviyole ışınlarının, özellikle 1 yaşın altındaki bebeklerin cildini olumsuz etkilediğini belirtti.

Güneş ışınlarının ultraviyole etkisinin insan derisinde yıllar içinde birikerek cilt kanserleri ve cilt hastalıklarına yol açabileceğine değinen Dr. Tatar, güneşten koruyucu kremlerin sadece güneşin en dik geldiği 10.00-15.00 saatleri arası deniz kenarında değil, bebekler açık havada gezdirilirken bile sürülmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Güneş çarpması ve yanığına karşı özellikle bol sıvı tüketilmesi ve güneş koruyucu kremlerin kullanılmasını isteyen Dr. Tatar, sarışın, renkli gözlü ve beyaz tenli çocukların güneş ışınlarından daha fazla etkilendikleri için aileleri bu konuda daha dikkatli olmaya çağırdı.

Güneş yanıklarından başka güneş çarpmalarının da sık görülen hastalıklar arasında yer aldığını söyleyen Dr. Hüseyin Tatar, güneşte 2-3 saat boyunca oyun oynayan çocukların acil servise bulantı, kusma ve yüksek ateşle başvurabileceğini söyledi.

Tatar, "Bu gibi durumlarda Çocukların ilk olarak ateşini düşürülmeli, eğer ağır bir güneş çarpması varsa, çocuğun bilinci yerinde değilse hastaneye yatırıp, kanındaki elektrolitlerine (sodyum ve potasyum gibi) bakılıp, serum takılması gerekebilir.

Terlemeyle kaybettiği kanındaki eksikleri yerine koymaya çalışılmalıdır. Hafif güneş çarpmalarında aile evinde de müdahale edebilir. Çocuk hemen ılık suya sokulabilir." dedi.

Güneş yanıklarını önlemek için koruyucu kremlerin en az 30 faktör koruyuculukta olması gerektiğine değinen Dr. Hüseyin Tatar bu tarz ürünlerin içinde katkı maddesi bulunmamasına, kimyasal özellikte değil de fiziksel bariyer oluşturacak özellikte olmasına dikkat edilmesi gerektiğini belirterek kimyasal bariyer etkisi olan koruyucuların, bebeklerin ciltlerine zarar verebileceğini söyledi.

(CİHAN)
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Saman nezlesinden irritabl barsak sendromuna birçok hastalıkta son zamanlarda homeopatik tedaviler gündeme geldiler. İşte bu konuda tüm bilmek istedikleriniz:

Homeopati nedir?

Homeopati doğanın tedavi yasasına göre geliştirilmiş bir alternatif tedavi şeklidir. Bu tedavi şekline aynı zamanda "benzerin benzerini iyileştirmesi" adı verilmiştir. Sağlıklı kişilerde hastalık belirtileri oluşturabilecek ufak dozlarda maddeler hasta kişilerdeki aynı belirtileri tedavi etmek için kullanılırlar. Uygulama şekli 2500’e yakın doğal maddenin değişik solüsyonlarının farklı aralıklarda hastaya verilmesi şeklindedir.

Teorisi ve tarihi gelişmesi

Benzerin benzerini iyileştirmesi teorisi eski yunan uygarlığına kadar dayanır. 19. yüzyılın başlarında alman bilimadamı Dr. Samuel Hahneman tarafından gözden geçirilmiş ve o zamanlar uygulanmakta olan vahşi sayılabilecek tıbbi uygulamaların karşısına daha insancıl ve etkin bir şekilde tedavi ile çıkmıştır.

Homeopatide hastalığın oluşma nedeni beden ile zihin etkilenişimin hastalanması ile tüm organizmanın rahatsızlanmasıdır. Organlar hastalık nedeni değildirler. İç seviyenin ya da yaşam gücünün rahatsızlığı hastalık nedenidir. Onun için homeopatide hasta olan organa ilaç vermek yerine kişinin o hastalığına neden olan şeye ilaç verilir.

Ne için kullanılır?

Gribal şikayetler, gaz, menstrüasyon öncesi ağrılar, çocuklarda olan soğuk algınlığı, ateş, öksürük, bronşit, astım ve daha birçok hastalık için homeopati kullanılmaktadır. Homeopati ameliyata karşı değildir ama modern tıbbın bazen ameliyat önerdiği vakalarda uygulanabilir. Örneğin; ses telleri bezeleri, basur, kronik kulak akıntısı, böbrek ve safra taşları, siğil.

Nasıl etkili olur?

Homeopati teorisine göre doğal maddelerden hazırlanır ve bedenin kendini iyileştirme gücünü hareketlendirir. Homeopati sisteminde ilaçların dinamik iyileştirme gücü işe yarar. Tam etki mekanizması ise kesin olarak bilinmemektedir.

Kullanılan bazı maddeler o kadar dilue edilirler ki son şeklinde orjinal maddeye eser oranlarda bile rastlanamayabilir. Bu sebepten birçok bilim insanı homeopatik tedavi maddelerinin hiçbir etkisi olmadığını ve iyileşmenin ‘plasebo etkisi’ sebebiyle olduğunu savunmaktadır.

Süreç

Homeopatinin ilk muayenesi ayrıntılı bir sorgulamayı içerir ve bir-iki saat sürer. Terapist hastadan aldığı bilgilere göre kişinin yapısal tipine karar verir ve kullanılacak ilacı seçer. Bu ilaçlar ufak tablet, hap, granül ya da sıvı formda olabilir.

Homeopatik ilaçlar yemeklerden yarım saat önce alınır. Kahve, çay, naneli yiyecekler hatta naneli diş macunları homeopatik ilaçların etkilerini değiştirebileceklerinden dolayı kullanılmazlar.

Homeopatik ilaçlar genellikle kısa süreler için kullanılırlar ve iyileşme başlamadan önce kendinizi biraz daha kötü hissetmenize sebep olurlar. Bu ‘iyileşme krizi’ vücudun kendini yeniden ayarlamasının bir belirtisi olarak kabul edilir.

Kullanılan ilacın doğru ve uygun dozda olup olmadığının anlaşılması için bir kaç kontrol muayenesi gerekebilir. Bir kaç gün içerisinde tedavinin faydalarının görülmesi gerekir. Tedaviye eşlik edecek diyet ve hayat tarzı değişiklikleri de önerilebilir.

sağlık.turk.net
〰〰〰〰🐠

Lika



Bilimadamları, beyinde kanserin yayılmasını durdurmanın potansiyel yolunu bulduklarını iddia ediyorlar.

BBC'de yer alan haberde, İngiliz araştırma ekibi, kendilerini çoğaltmak için ihtiyaçları olan besinleri elde etmek amacıyla beynin kan damarlarını ele geçiren kanser hücreleri keşfetti. Burada hücrelerin damarlara yapışmasına izin veren ve kanser hücrelerinin yüzeyindeki "integrin" isimli protein anahtar rol oynuyor.

İntegrini durduran ilaçların kanserin de yayılmasını durdurabileceği kaydeden araştırmacılar, gerçekte beyin metastazlarının merkezi sinir sisteminin en yaygın kötü huylu tümörler olduğunu ve kanser bir kez beyne yayıldığında en iyi tedavi de uygulansa ortalama yaşam süresinin 9 ay olduğunu belirttiler.

Araştırmacılar, vakaların yüzde 95'ten fazlasında, metastik kanser hücrelerinin sinir hücreleri üzerinde değil, beyindeki kan damarlarının duvarlarında gelişmeye başladığını gördüklerini söylediler. İnsanlar ve fareler üzerinde çeşitli kanser hücrelerini inceleyen araştırmacılar, integrini kaldırınca kanser hücrelerinin kan damarlarına bağlanmadığını ve büyümeye başlamadığını keşfettiler.

ZAMAN
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

İsra

Birçok insan kas yapmak ya da kilo vermek için beslenmesine zaman zaman dikkat ederken, hangi yiyeceklerin hafızasını güçlendireceğine bakmaz.

Hafızayı güçlendiren bu yiyeceklerin yanında, yemeğin miktarı da hafızanın güçlenmesinde büyük rol oynuyor. Çok az yemek açlıktan dolayı aklınızın başka yerde olmasına neden olurken çok fazla yemek ise uykunuzu getiriyor.

Uzmanlara göre, hafızayı güçlendiren yiyecekleri bir arada yemek ve uygun yemek porsiyonlarını tüketmek size maksimum sonuç verecek. Foxnews'te yer alan habere göre, hafızanızı güçlendirmenize yardımcı olacak 4 önemli yiyecek:

Somon balığı: İyi bir Omega 3 yağ asiti kaynağı olan somon balığı, aynı zamanda protein deposudur. Omega 3 yağ asitleri beyin fonksiyonları ve gelişimi için gerekli olduğu kaydediliyor. Yapılan çalışmalar da, balık yağında bulunan DHA isimli yağ asitinin hafızanın performansının gelişimi ve tamiri için faydalı olduğunu gösterdi.

Keten tohumu, ceviz, somon balığı, soya fasulyesi, karides, pisi balığı ve kış kabağı gibi diğer bazı yiyecekler yüksek oranda omega 3 yağ asitleri içeriyor.

Ayçiçeği tohumu: Sağlıklı yağlar içeren yer fıstığı beslenmenizde olması gereken besinlerden biri, ancak birçok insan tohumların da bu kategoride olduğunu unuttuğunu açıklayan uzmanlar, ayçiçeği tohumlarının E vitamini bakımından zengin olduğu için sadece 30 gramının günlük ihtiyacınızın yüzde 30'unu karşıladığını söylüyorlar. Ayrıca, E vitamininin yaşa bağlı olarak hafızanın zayıflamasını azaltmaya yardımcı olduğu belirtildi.

Diğer E vitamini kaynağı yiyecekler ise şunlar: Buğday yağı, kuru badem, aspir yağı, fındık, yer fıstığı ezmesi, ıspanak, brokoli, kivi ve mango.

Yaban mersini: Tüm mersin meyveleri sağlığa yararlı olduğu gibi, yaban mersininin de hafızayı güçlendirme etkisi bulunuyor. İçeriğindeki fotokimyasal, yaşa bağlı hafıza zayıflığını geri çevirmede önemlidir. Buna ilave olarak, yaban mersinlerinin, glisemik indeks skalasında alt derecede yer alması mersinleri kan şekeri seviyesini kontrol etmeye çalışanlar için de iyi bir meyve seçeneği haline getiriyor.

Yağsız et: Makul porsiyonlarda yenmesi halinde yağsız et, içerdiği demirden dolayı hafızanızı geliştirmede faydalıdır. Et tüketiminin az olması durumunda demir eksikliği beyin fonksiyonlarına olumsuz bir etki yapar, öğrenme yeteneğini zayıflatır, hatta Alzheimer hastalığının gelişme riskini artırır.

zaman

Ay Iıığı

Modern çağın baş edilemez sorunlarından biri olan şişmanlığa bir sebep daha bulundu.

'Bisfenol A'.

Özellikle plastik, naylon, polyester ve PVC üretiminde kullanılan madde, hormon sistemine zarar veriyor. Metabolik bozukluklara yol açarak şişmanlığa sebep oluyor.

Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Necat Yılmaz, son yıllarda yapılan araştırmaların bisfenol A gibi kimyasalların yalnızca üremeyi değil, vücut gelişimini ve davranışları da etkilediğini belirtti. Yılmaz'ın verdiği bilgilere göre ABD Cincinnati Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı çalışma, bisfenol A'nın insanda şişmanlığa yol açan metabolik bozuklukların nedeni olabileceğini gösterdi. 2009 yılı Mayıs ayında Mol Cell Endocrinol dergisinde yayımlanan araştırmada bu maddenin çağımızın salgını olan 'metabolik sendromun' sebebi olabileceği iddia edildi. Bu konudaki başka kanıtlar da yine aynı üniversiteden geldi. Bu yıl yayımlanan diğer çalışmalar da bisfenol A'nın meme ve prostat kanserinin tedavisini engellediğini teyit etti.

Nesiller için büyük tehditler oluşturan kimyasal maddelerle temasın en aza indirilmesi gerektiği uyarısında bulunan Prof. Dr. Yılmaz, şunları kaydetti: "Toplum sağlığı için doğaya dönmemiz gerekli. Eşyalarımız arasında sentetik ürün bulundurmaktan kaçınmalıyız. Gelişmiş toplumlara göre daha avantajlıyız. Ülkemizin bize verdiği doğal nimetlerden temiz ve güzel olanlarını kullanalım. İnsanlarımızın bu konuda daha bilinçli hareket etmelerini sağlamalıyız. Örneğin sentetik eşyalar yerine doğal yün, ahşap ve taş ürünleri tercih etmeliyiz."

Aktif Haber