Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Sağlık Bilgileri

Başlatan müteallim, 20 Şubat 2005, 04:02:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra


Kimyasal ilaçların baklagillerin ve meyvelerin kabuk kısmında yoğun bulunduğu, kuru baklagillerin bekletme sularının dökülmesi, meyvelerin kabuklarının soyularak yenmesi önerildi.



Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Beyhan, gıdaların vitamin değerlerinin azalmaması ve kalitelerinin korunabilmesi için yıkama, pişirme ve saklama aşamalarına özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Vitamin ve minerallerin fiziksel-zihinsel gelişim ile bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi açısından çok önemli olduğunu ifade eden Beyhan, vitamin kaybının az olabilmesi için gıdaların tüketilmeye en yakın zaman içinde hazırlanarak pişirilmesinin önemli olduğunu belirtti.

Yapılan bir araştırmada, hastane menülerinde çıkan kıymalı ıspanak yemeklerindeki C vitamini yoğunluğunun incelendiğini anlatan Beyhan, ''Araştırma kapsamında hazırlanan yemek, tüm hastanelerdeki hazırlama ve pişirme yöntemlerine esas alınarak yapıldı. Araştırmada sonucunda yemeklerin içindeki C vitamini yüzde 0.23 miligram çıktı. Oysa bunun en az 20 miligram olması gerekiyordu'' dedi.

Sebzelerin pişirilmeye yakın zamanda köklerinden ayıklandıktan sonra bütün halde yıkanması'' gerektiğini kaydeden Beyhan, ''Bol akan suyun altında iyice yıkandıktan sonra mümkün olduğunca büyük doğranıp sıcak pişirme ortamına atılmalı. Uzun süre pişirilmemeli, suda eriyen vitaminlerin kaybolmaması için az suda hazırlanmalı. Kesinlikle bir gün öncesinden suda bekletilmemeli'' uyarısında bulundu.

''RİSKİ AZALTIYOR''

''Kuru baklagillerin ise bir gece öncesinden soğuk suda ya da 2-4 saat sıcak suda bekletilmesi'' gerektiğini ifade eden Beyhan, şunları söyledi:

''Bekletme suyu kesinlikle dökülmeli. Çünkü, eskiden suda eriyen vitaminlerin kaybolmaması için bekletme suyunun yemekte kullanılmasını öneriyorduk. Ancak son yıllarda kimyasal ilaçlar gıdaların üretim aşamasında sık kullanıldığı için özellikle gıdaların kabuk kısmına yakın yerlerde kalıntılar yoğunlaşıyor. O nedenle ıslatma suları mutlaka dökülmeli. Bu suyu dökmek hem kimyasal riski hem de kuru baklagillerin gaz yapıcı özelliğini azaltıyor. Aynı şekilde meyveler de kabuklarında kimyasal katkı maddesini iyi tutabiliyor. Bunun için ne yazık ki meyveler de soyularak yenilmeli.''

(AA)

〰〰〰〰🐠

Tuğra

Günde iki saatten fazla televizyon izleyen çocuklarda astıma yakalanma riski iki katına çıkıyor. Peki uzmanlar ne diyor? İşte cevabı;

Uzmanlar bu konuda sadece televizyonun suçlanamayacağını, hareketsiz bir yaşam tarzının sonucu olarak televizyon izlendiğini ve bu yaşam tarzının da riski artırdığını söyledi.

Verilen bilgiye göre örneğin egzersiz sırasında derin nefes almak, akciğerlerin sağlığını koruyabiliyor.

Thorax dergisinde yayınlanan çalışma, 0-11 yaş arası üç bin İngiliz çocuğun sağlık durumuna ilişkin gözlemlere dayanıyor.

Ebeveynlere de yılda bir kez çocuklarında nefes darlığı benzeri belirtiler görüp görmedikleri veya bir doktorun astım teşhisi koyup koymadığı üzerine sorular yöneltildi.

Üç buçuk yaş üzeri çocuğu bulunan anne-babalardan da çocuklarının TV izleme alışkanlıklarını değerlendirmeleri istendi.

Araştırmada yer alan çocukların hiçbirinde yeni doğduklarında veya bebekliklerinde nefes darlığı belirtileri bulunmuyordu.

11,5 yaşına geldiklerinde ise 185 çocukta (yüzde 6) astım başlangıcı görüldü.

'TV egzersizi önlüyor'

Günde iki saatten fazla TV izleyen çocuklarda ise daha az izleyenlere kıyasla, astıma yakalanma riskinin yaklaşık iki kat daha fazla olduğu görüldü. Ancak risk yine de yaklaşık yüzde 2 gibi düşük bir seviyede çıktı.

Araştırmada yer alan astımlı çocuklardan yüzde 2'si TV izlemezken, yüzde 20'si bir saatten az, yüzde 34'ü günde 1-2 saat, yüzde 44'ü ise iki saati aşkın bir süre TV izliyordu.

11,5 yaşına geldiklerinde astımlı ve astımsız çocukların egzersiz seviyelerinde fazla bir fark bulunamadı.

Araştırmacılar TV izleme alışkanlıklarından yola çıkarak çocukların yaşam tarzına ilişkin tahminler yürüttüler.

Asthma UK (Astım İngiltere) adlı kuruluştan Dr. Elaine Vickers, ailelelerin çocuklarına daha az TV izletip onları daha fazla aktiviteye yöneltmelerinin önem taşıdığını söyledi.

Derin nefesin yararı

Raporun yazarlarından Glasgow Üniversitesi öğretim üyesi Dr. James Paton da asıl sorunun TV izlemekten ziyade hareketsiz yaşam tarzı olduğunu belirtti ve ekledi: "Yaşamın ilk yıllarında aktivitelerin akciğerleri korumasına yarayan bir pencere bulunuyor olabilir" diye konuştu.

Paton, "Bir yerde oturmuyor olmak sizi derin nefes almaya sevkediyor ve bu da uzun vadede önem taşıyor olabilir" dedi.

Buna göre, derin nefes alma yoluyla solunum sisteminde yer alan kasları esnetememek, astım hastalığının kökeninde yatan nedenlere yol açıyor olabilir.

Dr. Elaine Vickers, elde edilen bulguların hareketsizlik ve fazla kiloların astım riskini artırdığına dair yeni bir kanıt sunduğunu ancak bu araştırmanın erken yaşlardaki hareketsiz yaşam tarzının, çocukluğun ileri aşamasındaki riski artırdığını ortaya koyan ilk çalışma olduğunu söyledi.

Astımlı çocuklara egzersiz

İngiltere, dünyada çocukluk döneminde astıma yakalanma riskinin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor.

Uzmanlar, astımlı çocukların da düzenli egzersizlerden fayda görebileceğini söylüyor.

Bazı uzmanlar üç yaşın altındaki çocukların TV izlemesinin sağlık ve öğrenme sorunları yarattığını savunurken, kimi uzmanlar da televizyonun eğitime katkı sağlayabileceğini ve çocukların konuşmasına yardımcı olabileceğini söylüyor.

İnternet Haber
〰〰〰〰🐠

Ay Iıığı

Çin'de dünyaca ünlü bebek şampuanı Johnson & Johnson'ın kansere neden olan kimyasal içerdiği ve halen raflarda satılmaya devam edildiği kaydedildi..

Çin radyosunun haberinde, söz konusu şampuanın ABD'deki bağımsız bir kuruluş olan Campaign for Safe Cosmetics laboratuvarında yapılan testte hem formaldehit kimyasalı hem de 1,4 dioksan bulunduğu belirtildi.

Formaldehit (HCHO) genelde su ile karıştırılıp antiseptik olarak kullanılan gazlı keskin bir kimyasal bileşim. Dioksan ise toksik nefroza neden olabilen kimyasal madde olarak biliniyor. Zehirlenme durumlarında böbrek kalsiyum oksalat kristalleri oluşuyor. Kurumun test yaptığı 48 bebek ürününden Çin'de sadece Johnson & Johnson bulunuyor.

Çin Kalite Kontrol Kurumu konuya ilişkin henüz bir açıklama yapmadı. Hayvanlarda kansere neden olan Formaldehit ve 1,4 dioksan, ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından insanlarda olası kansere neden olan maddeler listesinde bulunuyor. Formaldehit ayrıca bazı çocukların derilerinde kızarıklık ve lekelenmelere neden oluyor.

ABD'de formaldehit ve 1,4 dioksinin limitini düzenlemeye ilişkin bir standart bulunmuyor. Formaldehitin Japonya ve İsveç'te bebek ürünlerinde kullanılması yasak. 1,4 dioksin de Avrupa Birliği'nde yasak.


Timeturk

haberkuşagı

narçiçeği

bizde en güvenli diye narin bebeklere  bolcana yedirelim .... Allah muhafaza...
Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu
Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu

Tuğra

Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) tarafından yapılan kuş gribi araştırması tamamlandı. 10 kişilik bir ekip tarafından yapılan çalışmanın ilk verileri TÜBİTAK'a gönderildi.

YYÜ'den yapılan açıklamaya göre, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde 2005 yılında baş gösteren ve 4 kişinin ölümüne yol açan kuş gribi ile ilgili YYÜ' den 10 kişilik bir ekip, 3 yıl boyunca TÜBİTAK destekli, ''Van Gölü Havzası'nda bazı kanatlı türlerinde Avian İnfluenza A virüslerinin Real-Time PCR ile tespiti, izolasyonu ve alt tiplerinin belirlenmesi'' projesini yürüttü.

Van Gölü havzasında göçmen kuşların konakladığı bölgelerden 47 kuş türüne ait 2 bin dışkı numunesi, teşhis için kurulan laboratuvarda incelendi.

ÖNEMLİ SONUÇLAR ELDE EDİLDİ

Proje yürütücüsü YYÜ Veterinerlik Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Banur Boynukara, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde ölümlere neden olan kuş gribiyle birlikte, endişe ve telaşın da ortaya çıkmasının, bu bölgede bir bilimsel teknik laboratuvar altyapısına ihtiyaç olduğunu ortaya koyduğunu belirtti.

Prof. Dr. Banur Boynukara, 10 kişilik ekiple yürütülen projenin tamamlandığını ve bu proje sayesinde önemli bir laboratuvar kurulduğunu anlatarak, şunları kaydetti:

''İlk sonuçları TÜBİTAK'a teslim ettik. Birçok hastalık açısından risk alanı olan Van Gölü Havzasında kuş gribi ile ilgili ilk verileri sunmak çok önemlidir. Bundan sonra herhangi bir salgında çok kısa bir sürede teşhis yapabilecek ve önlemler alınabilecektir. Zaten esas olan da budur.''

Prof.Dr. Boynukara, TÜBİTAK'a sunulan raporun onayının ardından sonuçların kamuoyu ile paylaşılacağını ifade etti.

Projenin alan araştırmasını ekibiyle birlikte yapan Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özdemir Adızel de Van Gölü havzasının kuş göçü açısından çok önemli bir konuma sahip olduğunu belirtti.

Van Gölü Havzasındaki biyoçeşitlilik içerisinde bazı kuş hastalıklarının da taşınmasının söz konusu olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Adızel, ''proje kapsamında kurulan laboratuvarla çok büyük bir eksiklik giderildi. Biz 47 kuş türüne ait 2 bin dışkı numunesini laboratuvara taşıdık. Bu proje, bizim için çok büyük bir tecrübe oldu'' dedi.

(AA)
〰〰〰〰🐠

Fatihan


Sağlıklı yasam konusunda birçok araştırmaya imzasını atan; Londra'daki Kine College Hastanesi Gerontoloji (yaslanma bilimi) Enstitüsü'nde araştırmalarını yürüten Prof. Dr. Robert Bale, "Sadece parmaklarınızın uzunluğu bile sizin sağlığınız hakkında kayda değer bilgi sahibi olmamızı sağlıyor aslında. Siz de vücudunuzla ilgili önemli detaylara; dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz " diyor ve ekliyor: "Vücudunuz; siz fark etmeden sağlığınızla ilgili en önemli ipuçlarını veriyor." 
         
Prof. Bale’ye göre, tırnaktan gözlere, doğum kilosundan avuç içine kadar vücuttaki her şey birer gösterge. O halde bir test yaparak ne kadar sağlıklı olduğumuzu anlamak mümkün. Bale’nin " İste hayatinizi kurtaracak 16 ipucu" dediği test söyle:

1.Tırnaklar 

Tırnaklarınıza dikkatle bakin. Eğer hafif mavilik yâda; morluk görürseniz bu bir kalp hastalığıyla karsı karsıya olduğunuz anlamına gelebilir. Tırnaklarınızın aşırı kalın olması ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karsı karsıya olduğunuzu gösterebilir.

2. Nefeslerinizi Sayın

Eğer dakikada 15 kez ve daha altında nefes alıp veriyorsanız sağlıklı ciğerlere sahipsiniz demek... Eğer 25 kez nefes alıp veriyorsanız o zaman sağlığınıza dikkat etmelisiniz.

3. Gözler

Aynada gözlerinizden birine bakin. İris’in etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek anlamına geliyor. Bu ayni şekilde yaklaşan kalp sorunlarının da en büyük habercisi.

4. Avuç içinize bakin

Avuç içlerinize dikkatle bakin. Eğer kırmızı ve lekelilerse karaciğerinizde sorun var demek.

5. Hafıza kontrolü

Bir tepsinin üstüne rasgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye bakin. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? İyi bir hafızanızın olması Alzheimer'le karsılaşma riskinizin daha az olacağı anlamına geliyor.

6. Kas kontrolü

Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz olsun. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Bir kişinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa, kaslarınız da bir zayıflık olduğu anlamına geliyor.

7. Görünüş

Gözünüzün hemen altında elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı yerleştirin kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün.
Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı rahat okuyabiliyorsanız göz sağlığınızın iyi olduğu anlamına geliyor.

8. Tiroit misiniz?

Kollarınızı yere paralel olarak tam karsınızda birleye uzanıyormuş gibi uzatın. Ellerinize dikkat edin. Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa o zaman tiroit olma riskiniz çok.

9. Düz yürümek

Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi isliyor demektir.

10. Doğum kilonuz

Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karsı karsıya kalabilirsiniz.

11. Beliniz kalın mı?

Vücut sekliniz elmaya benziyorsa, yani yağlarınız belinizin çevresinde toplanıyorsa, kalp sorunu yasama riskiniz daha fazla.

12. Tuvalet sıklığı

Her 3 saatte bir tuvalete birden çok gitme ihtiyacı mı hissediyorsunuz? Diyabetin en erken alarmlarından biri sık tuvalete gitmektir.

13. Nabız kontrolü

Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yasayacaksınız demektir. Yani nabzınız 70'in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor.

14.Dişlerinizi fırçalayın

Eğer dişleriniz kanıyorsa, kalbiniz tehlikede demektir.

15. Parmak uzunluğu

İşaret ve yüzük parmakları ayni uzunlukta olan kişilerin kalp krizi geçirme riski daha fazla.

16. Ayak Bilekleri

Bas parmağınızla ayak bileğinizin arka kısmına bastırın. Eğer bastırdığınız noktada çok fazla çukurluk oluşuyorsa, o zaman kalp, akciğer, böbrek sorunlarıyla karsı karsıya kalabilirsiniz.



(Hürriyet)


Günbatımı

Alıntı yapılan: fatihan - 18 Mart 2009, 17:07:06
O halde bir test yaparak ne kadar sağlıklı olduğumuzu anlamak mümkün. Bale’nin " İste hayatinizi kurtaracak 16 ipucu" dediği test söyle:
....................

Sanırım ben bitmişim...  :usgunn:       a34))
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Tuğra

Sıtmanın taşıyıcısı sivrisinekleri bir lazer silahı yok edecek...

Sıtma hastalığında taşıyıcı olan sivrisineği yok etmek için bilim insanları bir laser silah geliştirdi. Bu silah sayesinde büyük bela öldürülerek yüz binlerce insanın hayatı kurtarılacak.

Kara Afrika'da her yıl yüzbinlerce insan Anopheles sivrisineklerinin taşıdığı sıtma hastalığından hayatını kaybediyor. Microsoft'un kurucusu Bill Gates'in finansman desteğini üstlendiği araştırmalar sonucu, sıtma taşıyıcısı sivrisinekleri yok etmek için laser silah geliştirildi. Laser silah doğada sadece taşıyıcı sivrisinekleri yok edecek ama aynı ortamda yaşayan kelebek ya da başka canlılara ise zarar vermeyecek.

Sivrisinekleri ortadan kaldırmak için üretilen laser silahının mucitleri ise ABD silah sanayii için 1952 yılından bu yana araştırmalar yapan Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı fizikçileri. Projenin başında Jordin Kare bulunuyor. Kare sistemin şöyle çalışacağını belirtiyor: Sıtma taşıyıcı Anopheles sivrisineği önce bir kamera tarafından tespit edilecek.

SİSTEM NASIL ÇALIŞACAK

Fotoğraflar bir bilgisayarda toplandıktan sonra derhal laser silaha veri olarak ulaştırılacak. Bu veriler laseri harekete geçirerek, sivrisineğin laser ışınıyla öldürülmesi sağlanacak. Bilim insanları laser ışınlarının, sivrisinekleri cinsiyetlerinden bile ayırt edebileceğini belirtiyor. Çünkü sıtma taşıyıcıları sadece dişi sivrisinekler.

Uzmanlar bu sistemin çok pahalı olmadığını, örneğin bir köye kurulmasının maliyetinin kişi başına bir ya da 2 dolara mal olacağını belirtiyor.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Amerikalı bilim adamlarından müthiş çalışma..

Amerikalı bilim adamları, bakterilerin direnç geliştiremediği süper antibiyotik üretmeyi başardı.



Nature Chemical Biology dergisinde yayımlanan makaleye göre, New York'taki Albert Einstein Tıp Fakültesinde görevli bilim adamı Vern Schramm ve ekibi, yeni geliştirdikleri antibiyotiği kolera ve e.coli bakterilerinde denedi.

Bilim adamları, bu antibiyotikle yapılan 26. tedavinin bile, ilk tedavideki gibi sonuç verdiğine dikkati çekti.

Yeni antibiyotiğin bakteriyi öldürmediğini belirten bilim adamları, bu yöntemin bakterilerin direnç geliştirmesine neden olduğunu hatırlattı.

Süper antibiyotik, bakterilerin birbirleriyle iletişimini bir enzimi bloke ederek kesiyor ve böylece bakteriler bağışıklık sisteminden korundukları biyofilmler geliştiremiyor.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Fatihan

Alıntı yapılan: Tuğra - 28 Şubat 2009, 11:19:28
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, simitin en önemli maddesi olan susam nedeniyle yaşanabilecek sıkıntıya dikkat çekti.

Bir süre önce ellerinin kaşınmaya başladığını ve bu durumu araştırdığını belirten Saraçoğlu, günlük olarak yediği herşeyi not ettiğini ve bir süre sonra bu olayın sebebini bulduğunu belirtti.



İbrahim Saraçoğlu, simitteki susamın insanda neden alerjik reaksiyona yol açabileceğini ve ürtikeri olanlarda hastalığı tetikleyebileceğini şöyle aktardı:

"Son yıllarda ürtiker (kurdeşen) denilen rahatsızlık, fazlasıyla artmaya başladı. Aynı şey benim başıma geldi. Vaka ürtiker olarak değil, ellerim ve diz kapağımdan alt tarafım kaşınmaya başlıyordu. Özellikle de öğleden sonraları. Ben günlük yediğim herşeyi, ne yeyip içersem yazıyorum. Çünkü kendime de kür uyguluyorum. Simitler satılıyor biliyorsunuz. Ne zaman simit yesem, bu tamam. Çünkü yaklaşık olarak en geç 4 saat içinde etkisini gösteriyor.

Ellerim kaşınmaya başlıyor. 'Bu neden olabilir?' falan diyorum, sorguluyorum, notlarıma bakıyorum, ne zaman ne yedim bakıyorum. Bir iki ay içerisinde bunu çözdüm. Simitten kaynaklanıyor. Susamdan. Bunlar ithal susamdır. Kırık genli susamlar. Genleriyle oynanmış demiyorum. Kırık genli. Dolayısıyla alerji bu tür bir reaksiyon veriyor. Bu konuda çok sayıda şikayeti olan insanlar var. Ürtikeri olan insanların da ürtikerini tetikliyor."

Prof. Dr. Saraçoğlu, daha önceki dönemlerde simitle ilgili böyle bir sorunun olmadığını ifade ederek "Eskiden de simit vardı ama susam doğal susamdı. Şimdikiler maalesef böyle değil" diye konuştu.

Haberturk


hımm e52))

Teşekkür ederiz..

Tuğra

Okullardaki Menüler, çocukların yaşı ve aktiviteleri göz önünde bulundurularak ayarlanmalı

Yeşim Sert Karaaslan - Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Beyhan, Türkiye'deki okullarda menülerin çocuklara göre hazırlanmadığını öne sürerek, ''Birçoğu fast-food tüketime benziyor ya da özendiriyor. Menü, çocukların yaşı ve aktiviteleri göz önünde bulundurularak ayarlanmalı'' dedi.

Gıdaların seçilme, saklanma, pişirilme ve sunulma aşamalarının her birinin çok önemli olduğunu ifade eden Beyhan, özellikle toplu gıda tüketiminin yapıldığı lokanta, yurt, okul, bakım evi ve kurum-kuruluşlardaki yemekhanelerde zehirlenme vakalarının görülebildiğini söyledi.

Beyhan, özellikle okul çocuklarında ve yaşlılarda besin güvenliğinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ''Çocuklar, bağışıklık sistemleri tam gelişmediği, yaşlıların da savunma mekanizmaları zayıf olduğu için risk altındadırlar. Bu nedenle besin zehirlenmeleri bu gruplarda sık görülmektedir'' diye konuştu.

''Çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimleri için yaşlarının gereksinimlerine uygun gıdalarla beslenmeleri gerektiğini, menülerin, çocukların yaşı ve aktiviteleri göz önünde bulundurularak ayarlanması gerektiğini'' belirten Beyhan, şunları söyledi:

''Ancak Türkiye'deki genel görünüme bakıldığında, ya okul aile birliğinden birisi menüyü hazırlıyor ya da hizmet alınan yemek şirketinin uzmanı tarafından hazırlanmamış olabilen yemek listesi çocuklara sunuluyor. Bunların birçoğu da fast-food tüketime benziyor ya da özendiriyor.

Çözüm için bir beslenme uzmanı ile çalışmayan okul idaresi, İl Sağlık Müdürlüklerine başvuruda bulunabilir. Burası tarafından bölge bölge görevlendirilecek diyetisyen ve beslenme uzmanları okullarda çalışabilirler.

Bölgedeki 3-5 okula bakan uzman, hem okul çocuklarının menülerini hazırlayabilir hem de denetimlerini yapabilir. Velilere, okul yönetimine sağlıklı beslenme konusunda eğitim verebilir ya da dersin bir bölümünde sağlıklı beslenme hakkında öğrencilere bilgi verebilirler.''

İnternet Haber
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Dr. Yavuz, ''TMS ile beyine şok manyetik uyarılar gönderilerek, beyinin hastalanmadan önceki sağlam durumuna dönmesi amaçlanmaktadır'' dedi.

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, tıp dünyasında uygulamaya başlanan Transkranial Manyetik Stimülasyon (TMS) sistemi ile beynin bir bilgisayar gibi resetlenebileceğini söyledi.

Son yıllarda bilim adamlarının, düzensiz beyin fonksiyonlarını normalleştirecek ve aynen bir bilgisayar gibi resetleyerek, duygu, düşünce, hareket ve hafıza gibi birçok beyin fonksiyonunu normal hale getirecek bir tedavi uygulaması (TMS) geliştirdiğini anlatan Dr. Yavuz, "TMS ile beyine şok manyetik uyarılar gönderilerek, beyinin hastalanmadan önceki sağlam durumuna dönmesi amaçlanmaktadır" dedi.

Dr. Mehmet Yavuz, beyinde milyarlarca hücre olduğunu ve her hücrenin bir bilgisayar gibi, birbirleri ile karmaşık bir iletişim ağı ile haberleştiğini belirterek, "Bu hücreler arası iletişim ve yorumlar henüz tam olarak çözülemeyen mikromoleküler biyolojik ajanlarla gerçekleşmektedir. Hücreler arasındaki mikromoleküler dengesizlikler depresyon, obsesyon ve panik ataktan tutun da parkinson ve baş ağrısına kadar birçok nöropsikiyatrik hastalıklara neden olmaktadır.

TMS vurumları, elektomıknatısların ürettiği manyetik darbeler neticesinde aynen bir ses ekosu misali hücreleri baştan başa resetleyerek, moleküler dengesizliği ortadan kaldırıp, hastalıkları düzeltmektedir. Korteksin yargılama, karar verme ve planlama işlemlerinde etkili bölgeleri ile limbik sistemin duygular ağırlıklı bölgelerini birbirine bağlayan zincirlerin düzenli çalışması hayatın ahengi için şarttır. Depresyon, panik atak, OKB ve bipolar bozukluk durumlarında bu zincirlerdeki ahenksizlik söz konusudur.

Tıpkı bir bilgisayar ağının resetlenmesi ya da formatlanması (Yeniden yapılanması) gibi etki gösteren manyetik darbe uyarımları, bu bölgelerdeki akımları yeniden yapılandırabilmektedir" diye konuştu.

TMS uygulamasının sadece depresyon değil, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk ve bipolar bozukluk gibi hastalıkların da tedavisinde başarıyla kullanıldığını söyleyen Dr. Yavuz, şunları kaydetti:

"Özellikle ilaçlara cevap vermeyen ya da tam düzelmeyen depresyon ve panik atak hastalarına, TMS'yi şiddetle önermekteyiz. Literatürde ilaçlara dirençli birçok hastanın, TMS ile düzeldiğine dair sayısız örnek vardır. Ayrıca hamile olan ya da emzirme döneminde olup ilaç kullanması sakıncalı olan bayan hastaların güvenle kullanabileceği bir tedavi yöntemidir. Amerikan ilaç ve gıda dairesi (FDA) depresyon ve benzeri durumlarda TMS'nin güvenle kullanılmasına onay vermiştir

Haber Ajans
〰〰〰〰🐠

İsra

'Ağızdan nefes alıyorum, ne zararı olabilir ki!" demeyin. Uzmanlar, burun solunumunun aktif, ağız solunumunun ise pasif solunum olduğuna belirterek, kanın, burun yoluyla nefes alındığında, ağıza oranla 3 kat daha hızlı temizlendiğini dikkat çekiyor.

Burun, içindeki 'radyatöre' benzeyen sistemle solunan havayı ısıtarak, nemlendirerek ve yabancı maddeleri süzerek akciğerlere hazır hale getiriyor. Ağızda böyle bir sistem olmadığı için tahrişler ve faranjit gibi rahatsızlıklar oluşuyor.

zaman

Fatihan

Bilim adamları kök hücreden yapay kan üretecekİngiliz bilim adamlarının, embriyonik kök hücrelerden sentetik kan üretmeye çalışacakları bildirildi.

İngiliz Daily Telegraph gazetesinin haberinde, İskoçya Ulusal Kan Nakil Servisinin rehberliğinde yapılacak ve üç yıl sürecek proje kapsamında bilim adamlarının, tüp bebek tedavisi için kullanılanlardan arta kalan insan embriyonlarından çıkarılan kök hücrelerden sentetik kan üretmeye çalışacakları belirtildi.

NHS Kan ve Nakil Ameliyatı ile Wellcome Vakfı'nın destekleyeceği araştırma çerçevesinde bilim adamlarının, doku reddi endişesi olmadan herhangi bir hastaya nakil edilebilen O RH negatif kan grubunu geliştirebilecek embriyonları bulmaya çalışacakları kaydedildi.

Nüfusun yalnızca yüzde 7'sinde bulunan 0 RH negatif kanın, embriyonik kök hücrelerin sonsuz çoğalma yetisi sayesinde sınırsız miktarlarda üretilebileceği belirtildi.

Araştırmanın amacının, hücreleri, acil nakiller için gelişmiş, oksijen taşıyıcı kırmızı kan hücrelerine dönüşmek üzere harekete geçirmek olduğu ifade edildi.

İskoçya Ulusal Kan Nakil Servisinin, birkaç hafta içinde milyonlarca pound tutarındaki araştırmaya fon sağlaması için Wellcome Vakfı ile bir anlaşma imzalamasının beklendiği belirtildi.

İngiliz The Independent gazetesine göre de projeye, İskoçya Ulusal Kan Nakil Servisinin yöneticisi, Edinburgh Üniversitesi profesörü Marc Turner rehberlik edecek.

Başarılı olması halinde araştırma, taze kan için bağışçılara gerek duyan kan nakil servisleri için bir devrim niteliği taşıyacak ve bu sayede enfeksiyon riski olmadan kan nakli yapılabilecek.

AA

Tuğra

Son dönemde tavuk-hindi eti karışımlı sucuk, salam ve sosis gibi et ürünlerine ilgi artıyor.

Karışım ürünlerin üzerinde genellikle 'Yüzde 80 dana, yüzde 20 tavuk etinden imal edilmiştir' ibaresi bulunuyor. Merdivenaltı (kaçak) üretim yapan firmaların ise etikette yazılanların aksine tavuk-hindi eti oranını çok daha yüksek tuttuğu öne sürülüyor. Tüketicinin bu yolla kandırıldığını iddia eden bazı sektör temsilcileri, karışımlı sucuğun yasaklanmasını, bunun yerine ya tümüyle dana ya da tümüyle beyaz etli üretime izin verilmesini istiyor.

Bazı şirketler ise düşük gelirli kesimlerin de sucuk-salam yiyebilmesi için karışımlı ürünlere ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Karışım etli ürünlerin sağlık açısından herhangi bir zararı yok. Türkiye'de resmi verilere göre yılda yaklaşık 70 bin ton sucuk satılıyor. Merdivenaltı üretim yapan firmalarla birlikte aslında sucuk tüketiminin çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

Tüketilen sucuğun yüzde 40'ını dana etli, yüzde 60'ını ise karışım ürünler oluşturuyor. Altınkaya Et ve Et Mamulleri Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cahit Altınkaya, karışım etli sucuğa sıcak bakmıyor. Altınkaya'ya göre sucuk ya yüzde 100 dana ya da yüzde 100 tavuk-hindi etinden üretilmeli. Cahit Altınkaya, merdivenaltı firmaların 3 liraya salam, sucuk, sosis sattığına dikkat çekerek, "Tüketicinin, kırmızı et 16 lira iken 3 liraya satılan sucuğu sorgulaması lazım." diyor.

Kayarlar Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faruk Kayar ise Tarım Bakanlığı'nı karışım et ürünleriyle ilgili yeterli denetim yapmamakla eleştiriyor. "5 bin 500 gıda denetmeniyle bu işin çok sağlıklı yürümeyeceği ortada." diyen Kayar, Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) olarak karışımlı ürünlerdeki oranlar konusunda tüketiciyi aldatan firmalara müsaade etmeyeceklerini aktarıyor.

Tüketicinin sucuk alırken içerik bilgilerine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Danet Et ve Et Ürünleri Genel Müdürü Said Uluçay da şu uyarıda bulunuyor: "Mukayese yapıldığı zaman piyasada bazen şaşırtıcı fiyatlar görülüyor. Üzerinde yüzde 90 dana eti yazan sucuğun fiyatı 5 lira. Tüketicinin, alırken bunu göz önünde bulundurması lazım." Polonez Satış ve Pazarlama Müdürü Andaç Günsoy da karışımlı sucukların kaldırılmasından yana. Sucuk ve sosisin tek tip etten üretilmesi gerektiğini vurgulayan Günsoy, "Üretim yaparken daha az dana, daha fazla tavuk kullanabilir. Bunun belli bir düzene oturtulması lazım." eleştirisini yapıyor.

'Karışıma da ihtiyaç var'

Aytaç Gıda Yatırım San. ve Tic. AŞ Genel Müdürü Murat Erdem ise karışımlı ürünlerin üretilmesinde herhangi bir sıkıntı olmadığını belirterek, "Önemli olan, bir ürünün hangi şartlarda üretildiğidir. Etiket bilgilerinin içeriğine uygun olup olmadığına bakılmalı." açıklamasını yapıyor. Kendi beyaz et üretim tesislerindeki hammaddeyi kullandıklarını söyleyen Erdem, "Büyük ve kamuoyunda tanınan entegre tesislerde herhangi bir sorun yok. Problem, ne olduğu belli olmayan merdivenaltı üretimde." uyarısında bulunuyor. Erdem, ülkenin ekonomik yapısı gereği daha ucuza satılabilen karışımlı sucuğa da ihtiyaç duyulduğunu kaydediyor.

Laboratuvarda bile anlaşılamıyor

'Merdivenaltı' yöntemle çalışan bazı sucuk-salam üreticilerinin etiketlerine 'yüzde 80 dana eti kullanılmıştır' yazmasına rağmen kırmızı et oranını yüzde 20-30'a kadar düşürdüğü belirtiliyor. Söz konusu ürünlerin tadı ise fazla katılan baharatla dengeleniyor. Tek tip etten üretilmeyen sucuktaki karışım oranı tam olarak tespit edilemiyor. Türkiye'deki laboratuvarlarda karışım olduğu belirleniyor, fakat oranı ölçülemiyor. Bu yüzden tüketicilere et ürünlerini güvenilir markalardan ve mağazalardan almaları tavsiye ediliyor.

Tavuk üreticisinin umudu piknikçide

Uzun süredir maliyetinin altında satış yapan beyaz et sektörü, piknik mevsiminin gelmesiyle rahat nefes almaya başladı. Beyaz et kesimhane fiyatları, geçen ocak ayından beri yaklaşık 1 lira arttı. Bütün tavuğun marketteki fiyatı 7,5, budun 9,5, kanadın kilosu da 9 liraya çıktı. Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Genel Sekreteri Yüce Canoler, 2007 Kasım ayından beri zararına çalışan sektörün son bir iki haftadır kâr etmeye başladığını söyledi.

Canoler, "Kilosunu 3 lira 10 kuruşa mal ettiğimiz bir tavuğu 2 liraya sattığımız dönemler oldu. Nihayet fiyatlar şimdi 4 liranın üzerine çıktı." dedi. Öte yandan kanatlı eti alanında entegre üretim yapan 7 firma, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sağlık ve Tüketici Genel Müdürlüğü'nden işlenmiş kanatlı eti ihracatı için gerekli izinleri aldı.

Bu firmalar 29 Mart tarihinden itibaren Avrupa ülkelerine ihracata başlayacak. AB'ye açılan ihracat kapısının sektörü hareketlendirmesi bekleniyor. Ayrıca önümüzdeki günlerde Rusya'dan bir heyet de Türkiye'ye gelecek 'tavuk ihracatı' konusunda görüşmelerde bulunacak. Eğer anlaşma sağlanırsa bu ülkeye de kanatlı eti ihracatı yapılacak. Türkiye, tavuk eti üretiminde dünya on yedincisi. Sektör, 2008 yılında 87 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠